Yüzüncü Ad

“Kuran’da Tanrı’nın doksan dokuz adının geçtiğini bilmeyen yoktur; kimileri ‘sıfat’ demeyi yeğliyor bunlara. Bağışlayıcı, Öç Alıcı, Akıl Sır Ermez, Açıkça Görünen, Her Şeyin Bilen, Son Hükmü Veren, Varlığının Sonu Olmayan… Dinsel geleneğin de doğruladığı bu sayı, meraklı kafalarda, aslında kendiliğinden akla gelen şu soruyu doğurmuştur her zaman: Bu sayıyı tamamlayan , gizli bir yüzüncü ad yok mudur? Peygamber’in kimi din bilginlerince yadsınan ama kimilerinin gerçek kabul ettiği bazı hadisleri , aslında böyle yüce bir adın varolduğunu ve bu adı ağzına almanın, her türlü tehlikeden kurtulmak için ya da Tanrı’nın herhangi ir dileği yerine getirmesi için yeterli olduğunu belirtiyor. Nuh bu adı biliyormuş, deniyor ve bu sayede yanındakilerle birlikte kurtulabilmiş Tufan’dan.”

Baldassare Embriaco, Lübnan’da yaşayan bir antika tüccarıdır. Yakında her şeyin sonu olacak olan “ Canavar Yılı”na girilecektir ve kendisine hediye edilen Yüzüncü Ad kitabı onun kurtuluşu olabilir. Fakat tüccar bu kitabı Fransa Saray görevlisi olan bir şövalyeye kaptırır. Daha sonra yeğenleri ile beraber bu kitabı peşine düşer, yolculuk sırasında onlara süpriz biri daha katılır. Bu kişi Baldassare’in gizlice aşık olduğu, kocasının öldüğüne dair belgeye ulaşmak ve artık özgür bir kadın olduğunu kanıtlamak isteyen Marta’dır. Kitabı elde etmek için başlayan bu yolculuk, Marta’nın onlara katılmasıyla başka bir hal alır, artık Baldassare’in tek amacı kitaba ulşamak değil, Marta’nın kocasını da bulmaktır. Baldassare bu yolculuğunda İstanbul’a, İzmir’e, Sakız’a, Cenova’ya, Amsterdam’a ve Londra’ya gider, kitapta bu yolculukta Baldassare’nin hem kendi içinde aşkı için hem de Yüzüncü Ad için verdiği mücadeleyi anlatıyor.

Uzun süredir roman okumamanın etkisiyle kitap benim için başlarda oldukça akıcı bir şekilde ilerledi ama kitap sonlarına doğru bu akıcılığını kaybediyor. Kitabı okurken kitabın kahramanı Baldassare’ye eşlik ediyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz ve 1600’lü yıllarda Asya’dan Avrupa’ya uzanana bir yolculuk ediyorsunuz. Kitapta benim en çok beğendiğim kısımlar Baldassare’nin yaşadığı ikilemlerin anlatıldığı yerler oldu. Amacı ve aşkı arasında gidip gelen bir adamın, toplumun onaylamadığı şeyler yaşarken yaşadığı duygusal ikilemler yazar tarafından çok güzel tasvir edilmiş.

Okuduğum kitap Ekim 2000 yılında basılmış 1. Baskı’dan olan eski bir kitaptı, bu da benim için kitaba hikaye ile uyumlu bir hava kattı.  Yüzüncü Ad okuduğum ilk Amin Maalouf kitabı oldu, o yüzden diğer kitapları ile ilgili bir karşılaştırmayı şimdilik yapamayacağım fakat yazar ile tanışmak için güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Yorum bırakın