Bana Yalan Söylediler

Yazar Seth Stephens-Davidowitz tarafından kaleme alınan Bana Yalan Söylediler kitabı 2017 yılında yayımlanmıştır. Kitaptan bahsetmeden önce kitapta en çok bahsedilen iki kavram olan “büyük veri” ve “veri analizi” hakkında biraz bilgi vermek isterim;

Büyük Veri: Büyük veri; toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri ,bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine denir. Büyük veri; web sunucularının logları, İnternet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM operatörlerinden elde edilen arama kayıtları gibi büyük sayıda bilgiden oluşuyor. ¹ Örnek vermek gerekirse internete yüklediğiniz bir fotoğraf, Google’da aradığınız bir kelime, internette tıkladığınız bir reklam büyük veriyi oluşturabiliyor. Büyük verinin güçlü yanları yeni veriler sunması, dürüst veriler sunması, insanlarla ilgili küçük alt kümelere odaklanabilmesi, bir çok sebep sonuç deneyi yapma imkanı sunmasıdır. Peki bu kadar verinin arasında aradığımız şeye nasıl ulaşabileceğiz? Burada da veri analizi devreye giriyor.

Veri Analizi: Veri analizi, faydalı bilgiler bulma, sonuçları bilgilendirme ve karar vermeyi destekleme amacı ile verileri inceleme, temizleme, dönüştürme ve modelleme işlemidir. ² Veri analizi veri yığınları içerisinde bizim için anlamlı verileri bulmamızı ve doğru sonuçlara ulaşmamıza yardımcı olur. Büyük veri içerisinde yanlış arama yaparsanız doğru sonuca ulaşmanız oldukça zordur.

     Seth Stephens-Davidowitz yaptığı veri analizleriyle insanların her zaman dış dünyaya yansıttakları kişi olmadığını, belli konu ya da kişi hakkındaki kalıplaşmış fikirlerimizin ya da çok güvendiğimiz sezgilerimizin çoğu zaman yanlış olduğunu gösteriyor. Bunu yaparken de en çok Google verilerini  kullanıyor. Bazen porno sitelerin verilerinden de yararlanıyor. İnsanların gerçek düşüncelerini söylediklerinden değil Google aramalarından öğrenebiliyoruz. Bazen bu bilgiler size rahatsız edici bile gelebilir, çünkü ben ırkçılık ile ilgili arama verilerini ve porno sitelerde ensest ile ilgili arama verilerini gördüğümde rahatsız oldum.  “ Dijital çağdan önce insanlar utanç verici düşüncelerini diğerlerinden saklarlardı. Dijital çağda da saklamaya devam ediyorlar, ama internetten ve özellikle de anonim kalmalarını sağlayan sitelerden saklayamıyorlar” diyor Davidowitz. Google aramalarından bir ülkede ırkçılık seviyesi, seçim sonuçları, oy kullanma oranları, cinayet işlenme ihtimali, Facebook’ta kullanılan kelimelerden bir ülkeninin gün başına düşen gayri safi milli mutluluğu tahminleri yapılabiliyor. Bu tahminleri yaparken de insanların paylaşımları, Google aramaları, internete yüklediği fotoğraflar gibi unsurlar kullanılıyor. Sonuçları gördükçe de aslında insanların ne kadar kolay yalan söyleyebildiğini anlıyorsunuz.

     “ Herkes yalan söylüyor. İnsanlar eve dönüş yolunda kaç tane içtikleri hakkında yalan söylüyor, spor salonuna ne kadar sık gittikleri, yeni ayakkabılarının kaç para olduğu, o kitabı okuyup okumadıkları hakkında yalan söylüyorlar. Hasta değilken hastayım diyorlar. İrtibatı koparmayalım diyorlar ama koparacaklarını biliyorlar. Sorun sende değil bende diyorlar. Sevmiyorlar ama seviyorum diyorlar. Üzüntüden geberiyorlar ama mutluyum diyorlar. Aslında erkeklerden hoşlanıyorlar ama kadınlardan hoşlandıklarını söylüyorlar.” diyor Davidowitz. Bu sözlerini de Google verileri ile kanıtlıyor. İnsanların başkalarına anlatmaktan çekindiği her şeyi Google arama çubuğa kolayca yazdığı dijital çağda, doğruları çevrenizdekilerden saklasanız da, veri analizcileri gerçekleri görüyor. Davidowitz’in bahsettiği yalanların bir kaçını eminiz siz de söylemişsinizdir, ama kitap bunun için kendinizi kötü hissetmemeniz gerektiğini söylüyor. Aslında herkes size gösterdiğinden farklı yaşıyor, farklı düşünüyor, farklı hissediyor olabilir. İnsanların sosyal medya paylaşımları çoğu zaman sanal bir dünya meydana getiriyor. Sosyal medyada herkes sadece dışarıdan görünmesi istediği şekilde paylaşımlar yapıyor. Belki başkalarının paylaşımlarına baktıkça ne kadar az kitap okuduğunuzu, ne kadar az gezdiğinizi, ne kadar az sosyal olduğunuz düşünüyorsunuz. Kitap size asla kendi içinizi başkalarının dışıyla karşılaştırmamanızı öğütlüyor. Aslında hiç bir şey göründüğü gibi değil !

     Kitapta ayrıca her gün yüzlerce deneye maruz kaldığımızdan bahsediliyor. A/B deneyi denen bir yöntemle insanların seçimleri hakkında veri toplandığı belirtiliyor. İnternette yaptığınız her tıklama, her arama, her seçim veri analizcileri tarafından kullanılıyor. Bir kampanyaya nasıl daha çok bağış toplanabileceği, bir internet sitesinin nasıl daha çok ziyaret edileceği ve bir reklamın nasıl daha çok tıklanabileceği bu deneylerle belirleniyor. Bilgisayarın başındayken hepimizin kontrolün bizde olduğunu sanarız ama kitabı okuduğunuzda pek de öyle olmadığını göreceksiniz.

     Koç Üniversitesi Yayınları’ndan yayınlarından yayınlanan kitabın çevirisi Fırat Burak Aydar tarafından yapılmış. Kitabın orijinal ismi ise “ Everybody Lies”. Kitabın kapağı da ismine uygun şekilde tasarlanmış. Dışarıdan görünen kapağın altında başka bir kapak daha bulunuyor. Kitap, New York Times Best Seller listesine girmeyi başarmıştır. Kitabı okuduktan sonra kitabın adını seçerken bir pazarlama hatası yapılmış olabileceğini düşündüm. Çünkü Google’da kitabın adını arattığınızda sonuçlarda ilk sayfada kitap ile ilgili hiç bir şey çıkmıyor. İkinci sayfada ise sadece bir kitap satış sitesinin kitap ile ilgili linki var. Böyle bir durumda Google aramalarına bakılsa, sadece kitabın adından kitap ile ilgili Türkiye’de ne kadar arama yapıldığı ölçülemez.

     Bana Yalan Söylediler, okuması zevkli ve bir o kadar da bilgilendirici bir kitap. Kitabı okuduktan sonra insanlara inancınız biraz sarsılabilir veya internette bir arama yaparken  kendinizi biraz daha dikkatli olmak zorunda hissedebilirsiniz. Söylediklerimizden çok aslında hakkımızdaki veriler bizim gerçekte kim olduğumuzu gösterdiği bir çağda yaşıyoruz. Önümüzdeki yıllarda veri bilimi hayatımızın bir çok alanına girecek ve hayatımızda bir çok şeyi değiştirmeye devam edecek. Veri bilimi hakkında gerçekten okumaya değer bir kitap.

Yazar Hakkında Bilgi:

Seth Isaac Stephens-Davidowitz Amerikalı bir veri bilimcisi, ekonomist ve yazardır. New York Times’ın seçkin katılımcısı ve Google’da eski bir veri bilimcisi ve aynı zamanda Pennsylvania Üniversitesi Wharton School’da eski bir misafir öğretim görevlisidir.³ Yazarın başka bir kitabı bulunmamaktadır.

Yazarın Konuşmaları:

REFERANSLAR

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_veri
  2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Veri_analizi
  3. https://en.wikipedia.org/wiki/Seth_Stephens-Davidowitz

1 Comments

Yorum bırakın